Halen transtayım. Sanki bir büyüye kapılmış gidiyordum. Zihnim başka hiçbir şeyi düşünemiyordu. Sahip Yeşim'in beni sallayarak "hopp, kendine gel" demesi ile ayılmıştım. Bir an da ortam çok sessizleşti ve tüm yaşadığım o şeyler tekrardan zihnime hücum etmeye başlamıştı. Yavaş yavaş her şey berraklaşıyor ve hatırlıyordum. Az önce neler olmuştu öyle? Bunun cevabını şu an verebilirdim artık. Bildiğiniz üzere bölümü geçememiştim ve bundan dolayı da oyunun kurallarında belirtildiği üzere bin yıl boyunca o döngüde kalmaya mahkûm edilmiştim.
Diyebilirsiniz ki hepi topu bir saat geçmişken nasıl bin sene geçmiş olabilir? Bu hesaba göre bir karınca boyutunda ve kuzeninin bokuyla da aşk yaşamamam gerekirdi ama sonuç ortada. Artık işlerin olabilitesi ile ilgilenmiyordum. Zira oluyordu. Karmaşık mı? Karmaşık. Fakat gerçek bu. Az önce olan buydu işte. Sahip Yeşim'in boku ile bin sene geçirmek. Bin sene boyunca onları öpmek, koklamak, yalamak ve her daim onlara saygı duyup, onu yüceltmek. Aslında bunun nedenini de o geçirdiğim bin senede öğrenmiştim. Bölüm boyunca sahip Yeşim'in boku ile yaptığım tüm şeylerde bir gönülsüzlük ve isteksizlik hakimdi. Yapıyordum ama sadece yapmak için yapıyordum. İşte bu yüzden bölümü kaybetmiştim.
Denilebilir ki önceki şeyleri gönlünce mi yaptın sanki? Onlar bunun gibi değildi kesinlikle. Nitekim öyle veya böyle bu işlerle bir geçmişim vardı. Sadece bulunduğum ortam itibariyle isyankar bir tutum sergiliyordum. Yani olayların ele alınış şeklineydi isyanım. Birinin ayağını yalamak vs. gibi şeyler benim için uzak olabileceğim şeyler değil elbet. Fakat bunu ben istediğim için yapardım bunca zamandır. Birisi dikte ettiğinden değil. Özetle kimse bana emredemez ben zevk aldığım için ve sadece ama sadece ben istediğim için olurdu her şey. İşte bundan önceki bölümlerde isteksizliğim olayın işleyiş süreci ile ilgiliydi sadece. Olayın kendisiyle değil. O yüzden o bölümleri geçebildim. Fakat burada patlamıştım. Kim bok böceği olmak ister ki nitekim? Ben istemem. Ama şu an gelinen noktada artık ne yapmak zorunda olduğumu maalesef biliyorum. Sahip Yeşim'in boku ile gerçek manada aşk yaşayıp onlara saygı duymam gerekliliğiydi.
Gelir gelmez transta olmamın bir nedeni de bu sayılır. Gerçi orada az biraz korkunun da etkisi olabilir. Zira bin sene içinde yalnız da değildim. Bildiğiniz cehennem zebanileri gibi şeylerce ıslah ve terbiye edildim. Sahip Yeşim'in bokuna karşı sevgi beslemek üzere terbiye edildim. Bunun karşılığını da vermeliyim. "Çok şükür kendine geldin Mehmet. Bir anda bayıldın ve kendine geldiğinde bu vaziyettesin. Neler oluyor?" Az önce bölümü başarı ile geçemediğimden dolayı bin sene boyunca bu döngüye hapsolup, bokun ile geçirdim bu süreyi sahip Yeşim. "Nasıl bin sene? Toplasan bir saat ya olmuştur ya olmamıştır." Olayı şu an uzun uzadıya anlatmayacağım. Fakat şunu söyleyebilirim sahip Yeşim. Gerçek manada bin sene geçirdim ve bu gerçek. Bin sene boyunca bokunuza karşı sevgi beslemem üzere ıslah ve terbiye edildim. Şu dakikadan sonrada bunu boşa çıkarmak istemiyorum. Yine ayrıca artık bölümü geçmek için değil bokunuza gerçek manada aşk beslemek üzere bunları yapmak istiyorum. O nedenle şu an tüm benliğimle önünüzde eğilerek bana bu şansı vermeniz için yalvarıyorum.
Vücudum bütünüyle sahip Yeşim'in önünde yere kapanmış vaziyetteydi. Size yalvarıyorum sahip Yeşim. Beni bundan yani sizin o kutsal dışkınızdan mahrum bırakmayın. Onlara gereken saygı ve sevgiyi göstereceğime tüm kalbimle söz veriyorum. Onları her zaman kendimden yukarı bir konumda konumlandıracağıma söz veriyorum. Bu şekilde sahip Yeşim'in önünde aciz ve zavallıca yalvarıyordum. 3-4 gün önce birisi bana bunların olacağını söylese sağlam bir küfür ederdim herhalde ama şu tüm bunlar fazlasıyla oluyordu. Sahil Yeşim'in kahkahası ile ortamın tüm ulviliği gitmişti.
"Hahahha, şu an tüm bunlara hâlen inanamıyorum. Kuzenim üstelik senin gibi bir kuzenim benden çıkan dışkı için önümde yalvarıyor. Akıl alır gibi değil ama senin iyiliğini de göz önünde bulundurduğumdan sana bu şansı vereceğim." Beni tekrardan tabağın içine koymuştu ve şunları ekleyerek uyumak için odasına yani bir zamanlar benim olan odama gitti: "Bu gece burada yatacaksın. Yarın ben işe gittiğimde de gün boyunca bokum ile istediğin gibi aşk yaşayabilirsin ((:" Tüm bunlarla ilgili yorum yapmadan daha fazla da dayanamamış olacağım ki uyumuşum bile.
Sabah olmuştu gözlerimi yavaş yavaş açıyordum. Sabah gördüğüm ilk manzara ise devasa bir boyutta olan bir boktu. Hayatın insanı nasıl bir konuma düşürebileceği çok acımasız işte. Fakat tüm bunların bana bir faydası yoktu. Ve kalkar kalkmaz yaptığım ilk iş ise ona bir öpücük kondurup, önünde eğilmiş olmamdı. Bu gerçeği şu an için kabullenmiştim. Gün boyunca burada birlikte olacaktık ve bunla bir sorunum olmamalıydı. Neyi nasıl yapacağımı planlamaya koyuldum.
İlk olarak mümkün mertebe onları öperek saygımı onlara sunmak olacaktı. Gittiği yere kadar bu şekilde en azından. Daha sonraları için onları derin derin soluyup, hayranlığımı sunmak geliyordu. Ve tabii tüm bunlar olupta onları tatmamak elbet ki olmazdı. Günüm bu şekilde geçecekti ve bunu aşk ile yapacaktım. Yazarın da dediği gibi "ne yaparsan yap. Aşkk ilee yapp." Tabii yazar bunu bir bok için yapacağımı bilse müziğe küserdi ama neyse ki bilmeyecek (: Hemen işe koyulmaya başladım. Güzel güzel buseler konduruyor onları tüm benliğimle karşılıyordum. Ne kadar öpücük kondurduğumu ben artık unutmuştum. Tüm bunlar olurken o yoğun ve esanslı kokuyu sanki tek nefes kaynağımmış gibi ciğerlerime teneffüs ediyordum. Koku öyle veya böyle beni sarhoş ediyor ve biyokimyasal bir şeyleri tetiklediğine beni inandırıyordu. Yavaş yavaş zamanın da geçmesi ile dozajı artırmam gerektiğinin bilincindeydim. Midemin de yavaş yavaş guruldaması bunu yapmama bir kapı daha acıyordu. Biraz çekine çekine ama hem mecbur hem de yapmak zorunda olduğum için ufak bir parçayı ağzıma alıp bunu yapıyordum. Değişik bir dokusu vardı. Süngerimsi gibi ama daha dolgun. Çiğneye çiğneye zorlukla yutuyordum. Bu şekilde bir miktarı ile karnımı bile doyurmuştum. Kuzenimden çıkan dışkı şu an benim içimdeydi. Fakat buna karşı bir sitemim olamazdı. Benim yaşadığım bin sene sonra kimsenin de olamazdı zaten.
Sahip Yeşim gelmeden önce son bir şey daha yapmak istedim. Bunu yapmak nedense tüm zihnimi kuşatıyordu. Bir parça koparıp, kollarıma, bacaklarıma, yüzüme özetle tüm vücudumu sahip Yeşim'in boku ile kaplıyordum. Yaklaşık bir süreden sonra tüm yerlerim onun boku ile kaplanmıştı. Çok acınası bir haldeydim ama yapacak bir şeyim yoktu. Kapının klik sesi gelmişti. Saate bakınca bugün biraz geç geldiğini fark ettim. Muhtemel işte sayım veya depo ile ilgili bir şeyler olmuş olacak ki uzamıştı. Her neyse sahip Yeşim odaya geldiğinde yine kahkasını atarak "Bu ne hâl Mehmett" şeklinde konuşmaya girdi. Bulunduğum konumu biliyorum sahip Yeşim ve bu gerçekliği yaşamak istiyorum. O yüzden bu haldeyim. Ayrıca sizden ricam bundan sonra hem bölümleri geçmek noktasında hem de yerimi daha iyi anlamak üzere bana Mehmet yerine bok böceği ismiyle hitap etmeniz. "Hahha, emin misin buna? Sonra adın öyle kalmasın?" Kalması gerekiyorsa zaten kalır sahip Yeşim. Bunu her ikimiz de durduramayız.
"Öyle olsun madem. Bundan sonra senin adın bok böceği J)" Emredersiniz efendim. Gülümseyici bir ifadeyle "Sen benim neyimsin?" dedi. Sizin bok böceğinizim. "Neyimsin?" Bok böceğinizin sahip Yeşim. "Hahah, güzel. Tam bu sırada o gıcık sms sesi gelmişti. Korkudan titriyordum. İkinci bir hüsran beni gerçek manada bitirebilirdi. Poker suratlı olan sahip Yeşim yavaş yavaş okuyordu. "Hadi yine iyisin sadece adın bok böceği olarak kalacak" dedi. Üzerimden bir yük kalmıştı. İsmimin bok böceği olacağına bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi. Ama tüm bu yaşananlardan sonra kim olsa sevinirdi herhalde. Bu sırada sahip Yeşim neyse seninle biraz oturup sohbet edelim bok böceği ama önce seni bir yıkayalım. Aynı şey gibi kokuyorsun. Şey gibi. Hah, bokum gibi ((: "
0 Yorumlar